Bilim dünyası yine şaşırtmaya devam ediyor! ABD merkezli biyoteknoloji şirketi Colossal Biosciences, nesli tükenen yünlü mamutları geri getirme hayalini gerçeğe bir adım daha yaklaştırdı. Laboratuvar ortamında genetik mühendislik teknikleriyle üretilen “mamut tüylü fareler,” bilim insanlarının uzun süredir üzerinde çalıştığı bir projenin ilk meyveleri olarak karşımıza çıktı. Peki, bu sevimli ama bir o kadar da ilginç yaratıklar bize neler anlatıyor?
Colossal ekibi, mamutların soğuk iklimlere uyum sağlayan kalın kürkünü taklit etmek için farelerin DNA’sını değiştirdi. Tam yedi geni aynı anda düzenleyerek, normal laboratuvar farelerinden üç kat daha uzun, dalgalı ve yünlü tüylere sahip bir fare türü ortaya çıkardılar. Bu “Colossal yünlü fareler,” mamutların altın-kahverengi tüylerini andıran görünümüyle dikkat çekiyor. Şirketin CEO’su Ben Lamm, bu farelerin soğuğa dayanıklılığını test etmek için çalışmalara devam ettiklerini söylüyor. Amaç, bu genetik değişikliklerin işe yarayıp yaramadığını görmek ve bir gün mamut benzeri canlıları hayata döndürmek.
Bu gelişme, sadece farelerle sınırlı değil. Colossal Biosciences’in asıl hedefi, 2028’e kadar Asya fillerini genetik olarak düzenleyerek mamut benzeri bir hibrit üretmek. Şirket, mamutların 1.2 milyon yıllık genomlarını inceledi ve soğuğa dayanıklılık sağlayan genleri tespit etti. Fareler, bu teknolojinin bir deneme tahtası gibi kullanıldığı ilk adım oldu. Baş bilim sorumlusu Beth Shapiro, “Mamut genlerini doğrudan farelere aktarmadık, ama onların genetik özelliklerini taklit ettik,” diyerek süreci açıklıyor.
Tabii, bu çığır açan adım bazı soruları da beraberinde getiriyor. Nesli tükenmiş türleri geri getirmek ne kadar doğru? Ekosisteme nasıl bir etkisi olacak? Bazı bilim insanları, bu kaynakların mevcut türleri korumak için kullanılması gerektiğini savunurken, Colossal ekibi bunun doğanın dengesini yeniden kurabileceğini iddia ediyor. Siz ne dersiniz? Tüylü fareler, bir gün tundra’da dolaşacak mamutların habercisi mi, yoksa sadece sevimli bir bilim deneyi mi?
Bu fareler şimdilik laboratuvarda, ama bilim dünyasının sınırlarını zorlamaya devam ettiği kesin. Gelecekte neler olacak, hep birlikte göreceğiz!
Leave a Reply